Bugün sizlere Osmanlı Devletinde yıllarca ülkeyi yöneten Kösem Sultanı anlatmak istiyorum. Çünkü Kösem Sultan tek başına koca bir devleti tek başına yönetti ve onun bir kadın olarak nasıl bu ülkeyi yönettiğini herkesin bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden Köşem Sultanın hayatını sizlerle paylaşacağım.
"Kösem Sultan: Asıl adı Anastasya olan Mahpeyker Kösem Sultan, 28 yaşına geldiğinde kendine yer buldu. Kimilerine göre Moralı, kimilerine göre ise; bir Ortodoks rahibinin kızı olan Kösem Sultan; güzelliğinin, zarafetinin yanı sıra, hayrat işlerinde de öncülük etmiştir. Saltanat sahibi kadınlar arasında en ihtiraslı kadın olarak bilinmektedir. Hasekiliği döneminde kendisine Kösem; (Sürüler önünde, rehber olarak yürüyen) denilmiştir.
"Kösem Sultan: Asıl adı Anastasya olan Mahpeyker Kösem Sultan, 28 yaşına geldiğinde kendine yer buldu. Kimilerine göre Moralı, kimilerine göre ise; bir Ortodoks rahibinin kızı olan Kösem Sultan; güzelliğinin, zarafetinin yanı sıra, hayrat işlerinde de öncülük etmiştir. Saltanat sahibi kadınlar arasında en ihtiraslı kadın olarak bilinmektedir. Hasekiliği döneminde kendisine Kösem; (Sürüler önünde, rehber olarak yürüyen) denilmiştir.
Kösem Sultan, namı diğer Anastasya; I. Ahmet’in dikkatini çekerek kısa sürede kendinden kıdemli olan hasekilerin önüne geçmeyi başarmıştır. Böylece sarayın en güçlü kadını olmuştur. Evliliğinden Murat, Süleyman, İbrahim ve Kasım adında şehzadelerin yanı sıra; Ayşe ve Fatma isminde sultanlar da dünyaya getirmiştir.
Hayır işlerinde de öncülük etmeyi prensip edinen Kösem Sultan, etrafındaki fakirlere yardımlarda bulunmuştur. Her yıl Receb-i Şerif ayında tebdili kıyafetle arabaya binerek hapishanelere gitmiş; borcu yüzünden hapse düşen mahkûmların borçlarını ödemiş ve onların hapisten çıkmalarını sağlamıştır. Kösem Sultan, katil kişileri bu yardımlardan nasiplendirmemiştir. Yaptırdığı hayır işlerinin başında Üsküdar’daki Çinili Camii, Boğaziçi’nde Anadolu Kavağı, Sultan Selim civarında Valide Medresesi Mescidi’ni yaptırarak hizmete açmıştır. O dönemde Osmanlı’nın eyaleti durumunda bulunan Mekke ve Medine’ye de yardım elini uzatmış, fakir yöre halkına da hatırı sayılır yardımlarda bulunmuştur.
Zaman zaman, Valide-i Muazzama, Sahibet-ül Makam, Valide-i Kebire sıfatlarıyla da anılan Kösem Sultan, oğulları 4. Murat ve İbrahim ile torunu 4. Mehmet döneminde uzun yıllar devlet yönetiminde etkili olmuştur. Ancak 1. Ahmet döneminde siyasi işlere fazla bulaşmamış; ama çoğu zaman da sözünü yerine getirtmiştir. I. Ahmet’in ölümü sonrasında adet üzere eski saraya gitmiş; 1. Mustafa’yı ve 2. Osman’ı etkisi altına alarak devlet işlerine karışmıştır. Tarihçilerin belirttiğine göre; Mustafa’nın tahttan indirilişinde Kösem Sultan’ın ciddi girişimleri olmuştur.
Oğlu 4. Murat’ı tahta çıkartan Kösem Sultan, Valide Sultan olarak Topkapı Sarayı’na yerleşmiştir. Oğlunun henüz on bir yaşında olması, iktidar hırsıyla yanıp tutuşan Kösem Sultan için bulunmaz bir fırsat olmuştur. Kösem Sultan, devleti perde arkasından yöneterek bu fırsatı değerlendirmiştir. Kösem Sultan’ın saltanatı, 4. Murat’ın idareyi tam olarak ele almasına kadar sürmüştür. Ne var ki; çocukluğundan beri annesinin telkinleri etkisinde kalan 4. Murat, çoğu zaman annesinin fikirlerini önemsemeye devam etmiştir.
Kösem Sultan; İktidarı ele geçirme teşebbüsünde bulunan Kasım ve Süleyman’ın, 4. Murat tarafından katledilmesine engel olamamıştır; ancak İbrahim’in katlini; onun saltanat yükünü kaldıramayacak kadar aciz olduğunu ileri sürüp, katledilmesine mani olabilmiştir. Tarihçilerden bazıları, 4. Murat’ın Osmanoğulları hanedanlığının devam etmesi için kardeşi İbrahim’i katletmediği yorumunu yapmışlardır. Konu ile ilgili yine bazı tarihçiler der ki; 4. Murat İbrahim’i öldürerek Kırım Hanı’nı tahta geçirmeyi düşünmüş; ancak Kösem Sultan buna mani olmuştur.
Şehzade İbrahim’e kardeşi 4. Murat’ın öldüğü haberi geldiğinde; sürekli katledilme korkusu yaşadığı için iktidarda gözünün olmadığını belirterek kardeşi Murat için sağlık temennisinde bulunmuştur. Bu durum karşısında Kösem Sultan, korku ve panikten dolayı kapısını kilitleyen İbrahim’in odasına girerek; Murat’ın öldüğünü, tahta geçme sırasının kendisine geldiğini söyleyerek İbrahim’i zor da olsa odasından çıkarmıştır. Öldürülme korkusu İbrahim’i öylesine sarmış ki; kardeşi Murat’ın cesedi kendisine gösterilmesine rağmen hala bunun bir oyun olduğunu düşünmüş ve bir kez daha tahtta gözünün olmadığını söylemiştir.
Bu hadiseler, Osmanlı’da yönetim boşluğu doğurmuştur. Osmanlı başkentinde yeni çekişmeler baş göstermiştir: Kapıkulu askerleri, ulemalar, vezirler ve saray erkânı iktidarda daha fazla nasıl söz sahibi olabileceklerinin ince hesaplarını yapmaya başlamışlardır. Otorite boşluğu bu tür çekişmelere neden olduğundan; öteden beri yönetmeye hevesli olan Kösem Sultan harekete geçerek; bir kukla padişah olarak öne çıkardığı oğlu İbrahim döneminde yeniden devlet işlerinde aktif görev üstlenmiştir.
İbrahim’in ruhsal sorunlarına çare bulmak ve hem de erkek evlat sahibi olması için saraya üfürükçü-cinci hocalar davet edilmiştir. O dönemin ünlü hocalarından olan Safranbolulu Hüseyin Hoca; İbrahim’i kendince tedavi etmiştir. Hayret vericidir ki; bu manevi tedavi(!) İbrahim’i iyileştirmiştir. Bu gelişmeler Cinci Hoca’nın ününe ün katmıştır. Bu ün cinci hocaya devlet idaresinde yeni kapılar açmıştır. Cinci hocanın ilk icraatı rüşvet almak, medrese hocalıklarını satmak olmuştur. Böylece zenginliğine yeni kaynaklar aktarmıştır. Yine hayret vericidir ki; 4. Mehmet’in cülus dağıtımında hazinede para sıkıntısı olduğundan, paralar cinci hocadan temin edilmiştir. Cinci hoca öldürüldükten sonra askerlere dağıtılan para için “Cinci Hoca Akçesi” denilmiştir.
Kösem Sultan, zihninden ve tecrübesizliğinden üzüntü duyduğu oğlunu hem avutabilmek ve hem de Osmanoğulları hanedanlığını devam etmesi için oğluna yeni cariyeler takdim etmiştir. Saraya doluşan hasekiler ve cariyeler hazineye de büyük yük getirmiştir. Ayrıca saraydaki kadınlar arasında şiddetli nüfuz çatışmaları baş göstermiştir. Bu hal öyle boyut kazanmıştır ki; Kösem Sultan’a bile cephe alınmıştır. Şeker Pare adındaki bir kadın, Kösem Sultan’a kafa tuttuğu için Kösem Sultan tarafından şiddetli bir şekilde dövülmüştür.
Kösem Sultan, zihninden ve tecrübesizliğinden üzüntü duyduğu oğlunu hem avutabilmek ve hem de Osmanoğulları hanedanlığını devam etmesi için oğluna yeni cariyeler takdim etmiştir. Saraya doluşan hasekiler ve cariyeler hazineye de büyük yük getirmiştir. Ayrıca saraydaki kadınlar arasında şiddetli nüfuz çatışmaları baş göstermiştir. Bu hal öyle boyut kazanmıştır ki; Kösem Sultan’a bile cephe alınmıştır. Şeker Pare adındaki bir kadın, Kösem Sultan’a kafa tuttuğu için Kösem Sultan tarafından şiddetli bir şekilde dövülmüştür.
Kösem Sultan, oğluna artık söz geçiremeyecek duruma gelmiştir. İktidarda etkisinin hızla yok olduğunu gören Kösem Sultan. Topkapı Sarayı’ndan uzaklaşmış; fakat devlet işlerine karışmaya devam etmiştir. Artık İbrahim’in tahttan indirilmesi; yerine Mehmet’in geçirilmesinin şart olduğu düşünülmüştür. Bu fikri ortaya atan Sadrazam Salih Paşa, düşüncesinin Sultan İbrahim’e gitmesi sonucunda katledilmiştir. Bu tezgâhta yer alan Annesi Kösem Sultan, oğlu İbrahim tarafından önce Rodos’a sürgün edilmek istenmiş, bunu başaramayınca da Florya’daki İskender Çelebi Bahçesine sürgün edilmiştir.
Oğlunun gazabına uğrayan Kösem Sultan, sürgün edildiği yerde de boş durmayıp; ocak ağalarının ve yeteneksiz vezirlerin sebep olduğu yolsuzluklardan oğlunu sorumlu göstermiştir. Gözünü iktidar hırsı bürüyen Kösem Sultan, bununla da yetinmeyip, Sadrazam Ahmet Paşa’ya giderek; “Bu beni ve seni sağ bırakmaz. Ailem harap oluyor, devlet elden gidiyor. Bunun hakkından gelelim de şehzadeyi cülus ettirelim” diyerek planını açıklamıştır. Kendisini büyük bir kumpasın içinde gören Sadrazam Ahmet Paşa, Kösem Sultan’ın bu teklifine ret cevabı verince; Kösem Sultan son çare olarak Ocak Ağalarıyla görüşmeye başlamıştır. Bu isteğe karşı Ocak Ağaları da işbaşındaki sadrazamı azlettirip, onun yerine kendilerine yakın, işlerini rahatça yaptırabilecekleri birini sadaret makamına getirmek istemişlerdir. Bu konuda anlaştıktan sonra, padişahı tahttan indirme planları yapmışlardır. Ancak; halkın sevgisini kazanmış padişaha karşı doğrudan cephe almaktan çekinmişlerdir. Çünkü Halk, sevdikleri Genç Osman’a yapılan haksızlıkları unutmamış ve bundan dolayı Ocağa karşı kin ve nefret beslemişlerdir.
Ocak ağaları ve askerler anlaşarak sadrazamın azli ve katli için Şeyhülislamdan fetva istemişlerdir. Bu durumu tez zamanda öğrenen Padişah İbrahim, Şeyhülislama bir haseki göndererek askerlerin dağılmasını istemiştir. Ancak Şeyhülislam, haseki vasıtasıyla Padişahtan sadrazamı teslim etmesini istemiş; aksi halde sonunun hiç iyi olmayacağını bildirmiştir. Bu sıkıntılı gelişmeler karşısında çaresiz kalan Sultan İbrahim, sadrazamı azledeceğini ancak onun canına dokunmayacağını bildirmiştir. Yeni Sadrazam Mehmet Paşa ise, Ocağın bunu kabul etmeyeceğini, Ahmet Paşa’nın öldürülmesini istediğini bildirmiştir. Padişah, oynanan bu oyunlara hiddetlenerek tüm olanlardan Mehmet Paşa’yı sorumlu tutacağını ve kendisiyle mutlaka hesaplaşacağını bildirmiştir. Korkuya kapılan Mehmet Paşa, evine kapanıp, sadaret mührünü Ocak Ağalarına Teslim etmiştir. Ocak Ağaları ise, padişahtan korkmasına gerek olmadığını, asıl amaçlarının padişahı devirmek olduğunu söylemişlerdir. Can korkusu yaşayan Ahmet Paşa ise sığınacak bir yer bulamamış, sığındığı son yerde de ihanete uğrayıp, katledilmiştir. Cesedi, At Meydanı’nda bir çınar ağacının altına bırakılmıştır.
Sultan İbrahim’e isyan başlatılmış; Sarayı basan isyancılar Kösem Sultanla birlikte hiç bir şeyden haberleri yokmuş gibi davranarak dikkat çekmemeye çalışmışlardır. Çıkartılan Hal Kararı Padişaha ulema ve askerler tarafından tebliğ edilmiştir. Bu hal kararını kabul etmeyen Sultan İbrahim, ulemaya tepki göstermiştir ancak zorla tahttan alaşağı edilerek hapse atılmıştır.
Kösem Sultan ve işbirlikçileri Sadrazam Sofu Mehmet, Şeyhülislam Abdürrahim ve yandaşları, Sultan İbrahim’in katli için harekete geçmiştir; ancak Saray Halkı cinayete seyirci olmamak için kaçmışlardır. Hatta Cellât Kara Ali dahi kaçmıştır; ancak yakalanarak sadrazam tarafından dövülerek Sultan İbrahim’in hapsedildiği yere kadar sürüklenerek götürülmüştür.
Sultan İbrahim, elinde Kuran ile isyancıları karşılayarak Şeyhülislama; “Bak Abdürra-him, Yusuf Paşa senin dinsiz, imansız ve fitnekar bir herif olduğunu söyleyip, seni sağ bırakmamamı söylemişti. Seni öldürmedim; çünkü Allah’tan korktum. Meğer sen beni öldürecekmişsin. İşte Kitabullah, beni ne hüküm ile öldürürsünüz, zalimler!” diye bağırmıştır. Bu, Sultan İbrahim’in son seslenişi olmuştur.
Sultan İbrahim’i tahttan indiren ve onu katledenler, yaptıkları bu canavarca olayı meşrulaştırmak için onu “Deli” ve “Kadın Düşkünü” olarak göstermişlerdir. Halk, dertlerini dinleyen, din adamlarıyla sürekli görüşen Padişahlarının katledilmesi sonucunda gözyaşı dökmüştür.
Köşem Sultan Ocak Ağaları ile birlikte bir plan hazırlamıştır. Plana göre; 4. Mehmet tahttan indirilecek, yerine Süleyman geçecekti. Süleyman’ı tahta çıkarırlarsa kendisine rakip kalmayacaktı. Kösem Sultan, Dilaşub Sultan’ı asla kendine karşı koyabilecek güçte görmemiştir.
Kösem Sultan’ın Ocak Ağaları ile geliştirdiği planları öğrenen Dilaşub Sultan, derhal karşı atağa geçerek Kösem Sultan’ın öldürülmesi için hazırlıklar yapmıştır. Bu gelişmelerden haberi olmayan Kösem Sultan, harekete geçmek üzere hazır beklediği sarayda Dilaşub Sultan ile karşılaşmış, planın suya düştüğünü anlayarak paniklemiştir. Can havli ile kaçmaya çalışırken; Mehmet isminde bir cellât tarafından orada boğazlanarak katledilmiştir.
Osmanlı Devleti’nde pek çok padişahtan daha çok iktidar sürmüş olan Kösem Sultan, eşi 1. Ahmet’in Türbesi’ne defnedilmiştir."
http://www.kosemsultan.com/node/4
http://www.kosemsultan.com/node/4
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder